PKK, İsrailin taşeron örgütü mü?

  • Ana Sayfa
  • PKK, İsrailin taşeron örgütü mü?
PKK, İsrailin taşeron örgütü mü?
PKK İsrail gizli servislerinin kontrolünde mi? PKK’yı Mossad mı yönetiyor? PKK’nın Türkiye’deki faaliyetleri Mossad tarafından mı planlanıyor?Abone ol

PKK İsrail gizli servislerinin kontrolünde mi? PKK’yı Mossad mı yönetiyor? PKK’nın Türkiye’deki faaliyetleri Mossad tarafından mı planlanıyor? Bu sorular yavaş yavaş daha ciddi olarak gündeme gelmeye başladı.

MİT’in yeni başkanı Hakan Fidan’ın da, son güvenlik zirvesinden sonra bu konularla daha yakından ve yoğun olarak ilgilenmeye başlaması beklenebilir.

Çünkü eğer bu kuşkular ve iddialarda gerçeklik payı varsa, Türkiye terör konusunda başka bir olgu ile yüzyüze demektir.

Erdoğan, İsrail’in yardım gemilerine yaptığı saldırıyı “devlet terörü” olarak nitelemiştir.

Eğer Türkiye’deki PKK saldırılarının arkasında İsrail ve Mossad gizli servisi varsa, o zaman Türkiye, terör konusunda da başıboş gruplarla değil, organize bir “devlet terörü” ile yüzyüze demektir.

Bu durum, terörle mücadelenin çok daha düzenli, organize ve dikkatli yapılması gereğini de ortaya çıkarıyor.

Çünkü eğer terör örgütü Mossad tarafından istihbarata dayalı olarak yapılıyorsa, Türkiye’de güvenlik güçlerinin boşlukları çok daha uzun süreli ve çok daha hesaplı bir şekilde izleniyor ve değerlendiriliyor, demektir.

İskenderun’da donanma askerlerinin nöbet değişimi sırasında gerçekleşen ro iskenderiye turu ket saldırısı bu kuşkuyu güçlendirmiştir. Çünkü böyle bir saldırı, o noktadaki güvenlik açığının uzun zaman izlenmesi ve değerlendirilmesini gerektirecek kadar profesyonelcedir.

Bunun ötesinde önümüzde bir de Kuzey Irak olgusu var.

Kuzey Irak’ta halen Barzani kendi özerk bölgesini koruyacak bir “Kürt ordusu” kurmaya çalışıyor.

Bu ordunun danışmanlığını İsrail askeri uzmanların yaptığı bir sır değil.

Yani bazı üst düzey İsrailli kurmay subaylar Kürt ordusunun kurulmasını ve eğitimini yönlendiriyor, yönetiyor.

Bu durumda Kuzey Irak’ta, Barzani’nin bölgesinde askeri kamplarda bulunan PKK’lı militanların da bu İsrail uzmanların kapsama alanı içinde bulunduğunu görmek zor değil.

Buradaki soru şu: Bu İsrailli uzmanlar Barzani güçlerinin yanı sıra PKK’lılar ile ne kadar temastalar ve onları ne kadar yönlendiriyorlar.

Örneğin kurulmak istenen Kürt ordusu içinde, PKK’ya da ayrıca bir yer ve rol vermek planları var mı?

PKK İsrailli askeri uzmanlar tarafından ne kadar lojistik destek ve danışmanlık alıyor.

Yoksa genel yönetim tümüyle Mossad ve İsrail’e mi geçti?

Bu soruların yanıtları net değil.

Ancak Öcalan’ın PKK’ya “Ben devreden çıkıyorum, başınızın çaresi bakın, gücünüz yetiyorsa, savaşın” şeklindeki mesajının biraz da PKK’yı artık yönlendirememek çaresizliğinden kaynaklandığı biliniyor.

İmralı denetiminden çıkan PKK’yı şimdi kim yönlendiriyor?

Sadece Kandil’deki bir grup militan önderi mi?

Yoksa bu yönetici grubu yönlendiren birileri mi var?

Barzani mi? Mossad mı?

Tahminler ve kuşkular İsrailli askeri uzmanların Barzani’nin yanı sıra PKK’yı da yönettiği noktasında düğümleniyor.

Bu konudaki kuşkuların araştırılmasında yarar var.

Ancak başka bir olgu da biliniyor.

İsrail şu anda bölgede kendisine karşı oluşan Arap ve Müslüman ittifakından rahatsız.

Türkiye son yıllarda Erdoğan Hükümeti ile beraber giderek artan bir şekilde İsrail’e karşıt bir politika izliyor.

Davos’taki atışma ve son Gazze yardım gemilerine saldırı ile bu ilişkiler giderek “düşmanlık” noktasına geldi.

İsrail şimdiye kadar en azından askeri alanda “stratejik müttefik” olarak gördüğü Türkiye’yi de karşı cephede görmeye başladı.

Bu cephede İran, Hamas, Filistin, Arap dünyası ve Müslüman dünya nüfusu var.

Türkiye şimdi bu karşı cephenin güçlü yeni unsur haline geldi.

İsrail’in Türkiye’ye karşı eli boş duracağı beklenmemeli.

Çünkü İsrail’de planlarını yıllardır düşmanlarla çevrili bir coğrafyada ayakta kalma üstüne kuruyor.

İsrail’in uzun vadeli planları arasında “Büyük Kürdistan” planı da var.

Arap dünyasını, Irak’ı ve İran’ı bölmeyi hedefleyen bu plan da Türkiye de var.

Çünkü Büyük Kürdistan kurmaya kalktığınız zaman Türkiye’den de bir parça koparmak gerekiyor.

Bu parça Diyarbakır’dan Güneydoğu sınırına kadar uzanan alanı kapsıyor.

BDP’li bir milletvekilinin “Bizim oylarımız siyasi coğrafyanın sınırlarını çizmiştir” dediği bölge.

Bu bölgenin en önemli özelliği Fırat, Dicle su havzalarını ve GAP bölgesini kapsaması.

Yani İsrail’in “Büyük Kürdistan” planlarının özünde Mezopotamya’nın ana kaynağı olan bu iki nehri ve enerjisini kontrol etmek de var.

Durum böyle olunca, Türkiye’nin İsrail ile “düşmanlık” noktasına gelmesi önemli bir gelişme.

Türkiye bundan sonra terör ve etnik sorunlar da çok daha dikkatli ve hassas olmak zorunda.

Çünkü karşımızda artık bir devlet (İsrail), dünyanın en organize istihbarat örgütü (Mossad) ve onun emrindeki yaygın bir terör örgütü (PKK) bulabiliriz.

Bu üçleme, İmralı’dan veya Kandil’den emir alan başıbozuk terör gruplarından daha etkili ve sonuç alıcı olabilir.

Özellikle istihbarat ve karşı istihbarat alanında asıl savaş belli ki yeni başlıyor.

Bu açıdan Erdoğan’ın dış istihbaratla görevlendirmek istediği MİT’e belli ki çok iş düşecek.

Yeni MİT başkanına da…

Ortadoğu’da “Büyük oyun” belki de daha yeni başlıyor…

(Euractiv.com.tr)



Kategori : GÜNCEL