AK Parti`nin kısa film yarışması için oluşturduğu jüriden isyan sesleri geliyor. Sol Haber Merkezi’nin haberine göre sinema yazarı Ali Murat Güven, mevcut haliyle devam ederse jüriden ayrılacağını açıkladı. Belgesel yapımcısı Coşkun Aral da istenenin bir parti propaganda filmi olduğunu fark ettiğini, dolayısıyla böyle bir jüride yer almak istemediğini söyledi.
AKP’nin parti propagandasını yapacak yapımları aradığı film yarışmasını “kısa film yarışması” olarak duyurması jüri üyelerini kızdırdı. “Gelişen Türkiye” konulu “Ulusal Kısa Film Yarışması” jürisinde yer alan sinema yazarı ve aynı zamanda Yeni Şafak gazetesinde yazılar yazan Ali Murat Güven, projenin bu haliyle ısrar edilmesi durumunda jüride yer almayacağını açıkladı.
Ali Murat Güven, ilk başta yarışmaya olumlu bakmasını şöyle açıkladı: “8mm kamerayla dağlarda ovalarda film çekmiş bir adamım ve son yarışmalarda da derece almış bir adamım bu filmlerimle. Kısa filmin ne olduğunu çok iyi biliyorum. Kısa filmin ruhunu ve doğasını çok iyi biliyorum. 30`a yakın yarışmada jüri üyesi oldum. En son iki üç hafta önce de Ankara`da CHP`nin organizasyonunda, himayesinde düzenlenen ikinci el kısa film yarışmasında jüri üyesiydim. Benim için kısa filmcileri desteklemek söz konusu olduğunda yarışmayı düzenleyen kurumun siyasal niteliğinin hiçbir önemi yok. Önemli olan ülkemizde sinema gelişsin, arkadaşlar bir şeyler yapma imkanı bulsunlar. Ak Parti`nin yarışmasına da böyle baktım.”
Güven, kendisini AKP’li Hüseyin Çelik’in aradığını, “Bir kısa film yarışması düzenliyoruz” dediğini, yarışmanın henüz tasarı aşamasında olduğunu belirterek kendisini jüride yer alması için davet ettiğini söyledi. Çok sayıda bu tür katılım şartnamesi hazırladığını hatırlatan Güven, görüşmede Hüseyin Çelik’in bu konuda kendisinden yardım alınacağını söylediğini aktardı.
Çelik’le yaptığı görüşmenin ardından konuyla ilgili gelişmelerden haberdar olmadığını belirten Güven, bir okuyucusunun jüride yer almasını eleştiren bir e-posta göndermesi üzerine yarışmanın sitesini ziyaret ettiğini ve sitede g e-ticaret seo ördüğü tanıtıma şaşırdığını, kısa film değil “parti propaganda filmi arandığını” fark ettiğini açıkladı.
Güven, “Bir kere, çok anormal ödüller. Yani dünya ölçeğinde bile çok anormal ödüller. Garip bir jüri. Hülya Avşar`ın ne işi var orada? Ne alakası var? Akademisyen olur, alışığız buna. Ama profesyonel sinema oyuncuları kısa filmleri yorumlayamıyorlar. Ali Sürmeli`nin ve Hülya Avşar`ın orada olmaları yanlış” diye konuştu.
Şartnamenin de “çorba gibi hazırlandığını” söyleyen Güven, “Ben kendi adıma şunu söyleyeyim. İyi niyetli olmayı hayat düsturu edinmiş bir adamım. Başbakanın haberi bile yoktur bu işlerden. Ankara`daki bürokrasiyi bildiğimden… Yani, öylesine duymuştur, bir kısa film yarışması düzenliyorlar” diye konuştu. “Jüridekiler şartnameyi bilmeden ‘Evet’ demiştir”
Güven eleştirilerini iletmek üzere telefon ettiğini, e-posta gönderdiğini, “Bu şartnameyi düzeltin; bu ödülleri revize edin” dediğini söyledi. “Jüri olarak bizim adlarımızı bile yanlış yazmışlar. Ben gazeteci değilim. Benim gerçek, şu an ekmeğimi kazandığım sıfatım sinema yazarıdır. ‘Gazeteci’ gibi yuvarlatmayın. Alin Taşçıyan`ın da öyle... Şuna emin olabilirsiniz. Kendi sürecimden biliyorum. Jüride bulunmayı kabul eden insanların hiçbiri bu koşulları, bu şartnameyi, bu ödülleri bilmeden nezaketen tamam demişlerdir. Tıpkı benim gibi” diye konuştu.
Güven sözlerini şöyle sürdürdü:“Tarafsız bir jüri olsun. Sadece hamisi parti olsun. Ama öyle bir görüntü var ki, bu rezilliğe dönüştü. Büyük ihtimalle, yani, bir şeyleri değiştirtebilirsem, son yirmi otuz gün içinde, bulunacağım. Yoksa yazılı olarak affımı rica ediyorum diye de faksımı çekeceğim. Ben olmam böyle bir yerde. Bir de jüriye de saygısız bir şartname. ‘Seçin bakalım önden bir şeyler’ ama ‘En son kararı biz veririz’... Böyle bir şeye gelir miyim ben bunca yıldır?”
“İkinci bir yarışma oluşturmaya çalışıyorum, gerçek bir kısa film yarışması” diyen Güven şöyle konuştu: “Benim amacım, Ak Parti`nin parası çoksa ve organizasyon gücü yüksekse adam gibi bir kısa film yarışması yapsın ve kenara çekilsin. Konuya da kota koymasın. Adam gibi bir jüri oluşsun her renkten, her kesimden. Salt kısa film değerlendirilsin orda. Kendi propaganda filmleriyle ilgili yarışmaya karışamayız. Kısa film masum adı da bulaştırılmasın. Ulusal lansman yarışması desin, propaganda yarışması desin. Yapabilirler, paraları var.”
Coşkun Aral: “Parti propaganda filmi jürisinde yer almam”
Belgesel yapımcısı Coşkun Aral, “tanıtım filmi ise ben bu işte yer alamam. Sinema filmleri olduğunda, bildiğim bir alan olduğunda ki kısa film belgeseli kapsıyor, ben jüride yer alırım, desteklerim” diye konuştu.
Aral şunları söyledi: “Bu filmin jürisinde yer almam telefonla verilmiş bir onaydı. Çok sevdiğim reklamcı bir dostum aramıştı. Ancak daha sonra gördüm ki bu bir tanıtım projesidir. Bir partinin tanıtımıdır. Bu icraatlar tabii aynı zamanda Türkiye`nin icraatlarıdır. Her zaman destekliyorum. Ama tanıtım projesi sinema değildir. O zaman profesyonelce değerlendirmek gerekir, bir sinema çalışması olarak değil. Ticari ise başka şekilde konuşulur, sinema filmiyse başka şekilde. Tanıtım filmi ise ben bu işte yer alamam. Sinema filmleri olduğunda, bildiğim bir alan olduğunda ki kısa film belgeseli kapsıyor, ben jüride yer alırım, desteklerim.”
Aral, ticari yapımlarda jüriye de gerek olmadığını belirterek, “Profesyonel, kurumsal bir tanıtımsa ticari olarak değerlendirilir. Jüriye gerek olmaz. Onların değerlendirme kurulları vardır, onlar değerlendirir. Bu işte jüriye gerek duyulmadığı için jüride yer almam diyorum. Belgesel olduğu zaman ben canımı ortaya koyarım. İcraat tanıtımları olunca o ticari bir şey olur. Ticari işler için jüriye gerek yoktur” diye konuştu.
Üniversitede öğretim görevlisi olarak çalıştığını vurgulayan Aral, “Öğrencilerimin karşısına kötü bir örnekle çıkmak istemem. Bu nedenle ben bu jüride yer almam diyorum” diye konuştu. Alin Taşçıyan: “Yarışma konusunda görüş sahibi değilim”
Yurtdışında olduğu için kendisine e-posta yoluyla ulaştığımız sinema yazarı Alin Taşçıyan ise, yarışma konusunda görüş sahibi olmadığını belirtti. Taşçıyan, “Berlin Film Festivali sırasında Hüseyin Çelik beni telefondan arayarak bir kısa film yarışması açacaklarını ve jüride yer alıp alamayacağımı sordu, ben de alabileceğimi söyledim. O günden beri herhangi bir iletişim kurulmadı benimle. Sanırım vakti geldiğinde şartname ve filmler gönderilecektir” dedi.
KISA FİLMCİLER: AKLIMIZ, YARATICILIĞIMIZ, EMEĞİMİZ, VİCDANIMIZ SATILIK DEĞİL
AKP`nin kısa film yarışmasına en büyük tepki çalışmalarını Nâzim Hikmet Kültür Merkezi’nde sürdüren sinemacılardan geldi. “Aklımız, yaratıcılığımız, emeğimiz, vicdanımız satılık değil!” başlığıyla bir çağrı yapan grup şu açıklamayı yaptı. "AKP bir kısa film yarışması düzenleyeceğini duyurdu. Adı da “Büyüyen ve Gelişen Türkiye” Yarışma ödülleri olarak ülkemizde daha önce bir kısa film yarışmasında duymadığımız rakamlar telaffuz edildi. Birinciye 50 bin, ikinciye 35 bin, üçüncüye 25 bin, mansiyon ödülü olarak da 10 bin lira. Bu paranın cazibesine kapılan genç insanlardan ruhlarını satmalarını isteyerek.
Jüri’de Hüseyin Çelik’ten başlayan bir dizi AKP yöneticisinin yanı sıra bir dizi sinemacı, sinema yazarı, akademisyeni de sıralamışlar. Şartnamede de başvuran filmleri diledikleri gibi AKP propagandası amacıyla kullanabileceklerini yazmışlar.
Bu kısa film yarışması bir meydan okumadır. AKP yöneticileri bu çağrıyla biz genç sinemacıları tamamıyla değersiz, iktidar yalakası, halkına karşı sorumluluklarından uzaklaşmış bireylere dönüştürmek istemişlerdir. İstediği zaman istediği ajansa dilediği kadar film yaptırabilecek olan AKP bu yolla gençliğe operasyon yapmaktadır.
AKP için her seyin fiyatı vardır ama hiçbir şeyin değeri yoktur. Bu yarışma da sinema alanındaki gençlere bunun çağrısını yapmaktadır.
Para için, iktidarin gölgesinde, ruhsuz, derinliksiz, yalan isler yapmak isteyenler gidip kayitlarini yaptirsinlar. Bizim çagrimiz ülkemizin ve İnsanlarımızın gerçeklerini sorgulayan, AKP iktidarının ülkemizi nasıl bir hale getirdiğini gören ve bundan mutlu olmayanlara...
Gelin, aklımızı, emeğimizi, yaratıcılığımızı ve vicdanımızı yan yana koyalım. AKP’nin gerçekte ne olduğunu, ne yaptiğını bir de bizim gözümüzden izlesinler. Meydanin boş olmadığını satılık olmadığımızı gösterelim. AKP ve icraatları konulu filmlerimizle ülkemizin gerçeklerini kendi dilimizle, oldugu gibi, bütün gerçekliğiyle anlatalım.
Bir kez daha hep birlikte söylemek üzere:
Aklımız, yaratıcılığımız, emeğimiz, vicdanımız satılık değil.
Çünkü bunlar satıldığında beş para etmezler. "
Kategori : POLİTİKA