Atatürk'ün Allah'ı aradığı o kitap

  • Ana Sayfa
  • Atatürk'ün Allah'ı aradığı o kitap
Atatürk'ün Allah'ı aradığı o kitap
“On Yıllık Savaş” adlı yeni bir kitapta tekrar ortaya çıktı. Kitapta Atatürk'ün günlükleri yer alıyor.Abone ol

 “On Yıllık Savaş – Orgeneral İzzetttin Çalışlar’ın Not Defterlerinden Balkan, Birinci Dünya ve İstiklal Savaşları” adlı kitap tekrar yayımlandı. Kitap, Osmanlı döneminde yetişmiş bir subayın üç büyük savaşta yaşadığı ancak tarihe mal olmamış anılarını ilk kez okurla buluşturuyor.

Bu son kitapta Balkan Savaşı sırasında genç ve idealist bir subay olan, Birinci Dünya Savaşı’nda bizzat Mustafa Kemal’in kurmay başkanlığı görevini yürüten, Kurtuluş Savaşı’nda ise Batı cephesinde kolordu kumandanı olarak görev yapan Çalışlar’ın daha önce yayımlanmamış fotoğrafları ve günlüğünün kayıp bölümleri gün ışığına çıkarıyor.

Çalışlar’ın 1915-1917 yılları arasında Çanakkale ve Kafkas cephelerinde Kurmay Başkanlığını yaptığı sırada günlüğüne düştüğü notlar sayesinde On Yıllık Savaş, Atatürk’ün de günlükleriyle önemli bir boşluğu dolduracak kadar değerli bir içerik sunuyor.

Ancak Orgeneral İzzettin Çalışlar’ın torunu İzzeddin Çalışlar’ın hazırladığı kitapta iki de Ek bölümü var ki, özellikle ilki çok önemli: “Mustafa Kemal Atatürk’ün Birinci Dünya Savaşı Günlüğü (7 Kasım – 24 Aralık 1916).”

Dünya Savaşı yıllarında bir buçuk aylık bir dilimde Mustafa Kemal’in Anadolu’nun doğusundaki çalışmalarını gözler önüne seren günlük, Atatürk’ün düşünce yapısı, kişiliği ve ileride yapacağı devrimlere nasıl hazırlandığına ışık tutuyor. O yıllarda Anadolu’da yaşanan sefaleti, açlığı ve ölümleri gösteren günlük, Atatürk’ün kitap tutkusunu da çok güzel özetliyor.

İşte Mustafa Kemal Atatürk’ün söz konusu günlüklerind seo en bazı bölümler…

“İNSANLAR VE HAYVANLAR AÇLIKTAN ÖLÜYOR”

7 Kasım 1916
Silvan’dan Bitlis’e gitmek üzere hareket ettim…
Batman köprüsünü geçer geçmez yol üzerinde ölü gibi yatmış, kalmış bir adam, açlıktan. Köprü ile konak mahallimiz arasında aynı halde iki adam. Muhacir imişler.
Batman köprüsü ile Silvan arasında ve köprüden sonra yeni ölmüş iki beygir, insanlar ve hayvanlar açlıktan ölüyorlar.

9 Kasım 1916
Saat 8 evvelde Ziyareti Veyselkarani’den hareket olundu. Eşyalarımız saat 7 evvelde. Ziyaret önünde Şeyh Hazret gönüllülerinden 150 kişiye tesadüf ettik.Bunları gözden geçirdim, iaşelerinin temini istirhamında bulundular. Erzak taşıyan bir Kürt istidası (3 hayvanını Kürtler almışlar). Yolarda birçok muhacir gördük, Bitlis’e avdet ediyorlar. Cümlesi aç, sefil, ölüme mahkum bir halde 4-5 yaşlarında bir çocuğu ebeveyni yol üzerinde terk etmişler, bu da bir karı kocanın peşine takılmış. Onları ağlayarak 100 metreden takip ediyor. Kendilerini niçin çocuğu almadıkları için tekdir ettim. “Bizim evladımız değildir” dediler. Destumi civarında büyük mola 2 saat. Buradaki Sıhhiye İstasyonu’nu Şükrü Efendi’ye teftiş ettirdim. Binalar muhtacı tahkim, bakılmamış…

AYRINTILAR HABERİN
DEVAMINDA...

[PAGE]

10 Kasım 1916
Öksürükten ve çadırın fena kurulmuş olmasından ve rüzgârdan dolayı pek fena uyudum. Saat 1 sonrada uyandım. Öksürüğü teskin için çay içtim. Tekrar yattım. Saat 5 sonra uyandım. Ordudan zata mahsus mahrem bir şifre ile düşmanın Bitlis cephesine taarruzu halinde daha 30 tabur verilebileceği ve bu noktai nazardan tetkikat yapılmasına dair. Saat 7 evvelde Duhan şimalindeki ordugâhtan hareket. Saat 12.30’da Bitlis’e muvasalat. Refet Paşa ve maiyeti bir saat mesafeden istikbal ettiler. Yolsa iki neferden biri üzüm, biri elma satın almak istiyorlardı. Banknot para verdikleri için tacirler ağlayarak şikayet ettiler. Neferlere hak verdik. Yol boyunca iki yerde insan laşesi ve kemikleri görüldü. Açlıktan ölüp kalan hayvanat gibi…

“REFET PAŞA GELMEMİŞ, BİLMİYOR”

12 Kasım 1916
Refet Paşa rahatsız olduğundan avdet için müsaade aldı. Saat 12 zevalde Alay 14 karargâhına hareket. Yolun ortasında Alay Kumandanı Kaymakam Ali Bey istikbal etti. 2 saat sonra muvasalat. Akşama kadar karargâh civarındaki birinci ve üçüncü tabur barakalarını ve barakalarda efradı teftiş ettim. İyi buldum. Refet Paşa buraya olan mesafeyi dört saat söylemişti. Gelmemiş, bilmiyor.

Akşam rakı büfesi hazırlamışlar. Diğer zabitan için de böyle. Askere bu kadar yakın bulunan zabitan için bu hali muvafık görmedim. Yeni Fırka Kumandanı Ali Fuat Bey’le bu husus görüşüldü. Gece alay kumandanının barakasında yattım. Öksürükten pek fena uyudum.

13 Kasım 1916
Saat 8 evvelde Alay 14 karargâhından sol cenah mevakiine hareket. Keltepe’ye 1 saatte vasıl olduk. Bu tepe ve civarında kar vardır. Buradaki bölük kumandanı ve postayı gördüm. Fırka, alay ve tabur kumandanlarıyla mevzi ve tertibat hakkında görüştüm.

Tabur ve bölük kumandanlarına, düşmanın taarruzu ve muhtelif surette hareketleri ihtimaline karşı, sureti hareketleri hakkında bir iki mesele verdim. Badehu alay karargâhına avdet ettik. Saat 11 evvelde. Yemek yedik ve saat 00.15 sonra Bitlis’e hareket olundu. Ali Bey yarı yola kadar teşyi etti. Yolda 300 kadar milis efradına tesadüf ettim. Bunları alel-amya sol cenaha tahrik etmişler. Aç olduklarını söylediler. Bitlis’e iade ettim ve fırka kumandanına, bunların karınlarını doyurup kendilerinden istifade esbabını temin eylemesini söyledim. Başımı yıkadım. Şimdi istirahat ediyorum. Saat 4.20 sonra.

“10 -15 İSLAM KADINI BAŞLARI BULUNDU”

16 Kasım 1916
Badehu Bitlis’teki hastaneleri teftiş ettim. Temiz buldum. Şeyh Hazret, ki bir kolunu kesmişler, onunla görüştüm. Fırka sertabibinin ifadesine nazaran, hastane ittihaz olunan haneler temizlenirken 10-15 kadar İslam kadını başları bulunmuştur. Buradan avdet. Şerefiye denilen camii gezdim, hayvanat laşeleriyle ve müzahrafat ile maliydi. Harap olmuş. Yolda 12 yaşında Ömer namında öksüz bir çocuk gördüm. Bunu yanıma aldım. Bu görülünce daha üç tane böyle anası, babası ölmüş yetimler getirdiler, onlara da para vermekle iktifa ettim.

18 Kasım 1916
Öğleden evvel saat 10’da El şeyhuttani El Halidi Mehemmed El Nakşibendi Küfrevi’nin Kızılmescit mahallindeki türbesini ziyaret ettim. Küçük bir türbe. Şeyhin merkadi ve yanında biraderzadesi olduğunu türbedarın ifade ettiği bir zatın merkadi vardır. Şeyhin merkadinin örtüsü sırma işlemeli, elmas, yakut gibi taşlarla müzeyyen. Bu taşların elmas, yakut, zebercet olduğunu türbedar söylemişse de hakiki olmayacak. Diğer merkat dahi sırmalı işlemeli örtülü. Bu türbeye Ruslar ilişmemiş. Türbenin kapıları gümüş ve altın kakma. Kıymetli halılar var fakat ekserisi çürümüş. Bu türbeyi Sultan Hamit yaptırmış. Badehu Bitlis’in daha bir iki harap türbe gibi yerlerini gördükten sonra ikametgâhıma avdet.

HABERİN DEVAMI İÇİN TIKLAYIN

[PAGE]

Kategori : MAGAZİN